Yeni bir Fırsat: Teknopark İstanbul ve Güneş Enerjisi Sistemleri Yerli Üretimi

Tesisat Dergisi Sayı 172 – Nisan 2010

Verimlilik artışı, üretim süreçlerinin daha fazla katma değer üretecek şekilde değiştirilmesi ya da teknolojik ilerleme sonucu olur. Üretim yapısının bilgi içeriğini ve teknoloji kullanım düzeyini artırmak; büyümeyi sürdürülebilir kılma, rekabet yeteneğini güçlendirme, işsizliği belli bir vade içinde aşağı çekmenin başlıca yoludur. Son yıllarda bu yolu fark ettiğimizi gösteren önemli gelişmeler olmuştur. Nisan 2008’de yürürlüğe giren 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi hakkında Kanun, daha önce 2001 yılında çıkarılan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile sınırlı bir kapsamda başlatılan hamleyi çok daha geniş ve farklı boyutlar içeren bir kapsama kavuşturdu. Gerçekten de 5746 sayılı Kanun, Ar-Ge Merkezi oluşturanların proje şartı aranmaksızın desteklenmesi, şirketlerin “rekabet öncesi işbirliği” çerçevesinde üretecekleri projelerin de kapsama alınması, üniversite mezunu genç girişimci yeteneklerin “tekno girişim sermayesi desteği” ile özendirilmesi, Ar-Ge çalışanlarının ücretlerinin % 80-90 gibi yüksek oranlarda Gelir Vergisi stopajı istisnasından yararlandırılması, ayrıca SGK primi işveren payının yarısının beş yıl süre ile Maliye Bakanlığınca karşılanması, % 100 Ar-Ge indiriminin indirilemeyen bölümünün her yıl yeniden değerleme oranında artırılması, ülke genelinde Ar-Ge konusunda hissedilir bir bilinçlenme ve farklılık yaratmıştır. Üstelik Ar-Ge indiriminin, 500 ve üzerinde Ar-Ge personeli istihdam eden işletmelerde cari yılda bir önceki yıla oranla sağlanan Ar-Ge harcaması artışının yarısı kadar artırılması ile küresel şirketlerin Ar-Ge yatırımlarını Türkiye’ye çekme hedefinin de gözetildiği anlaşılmaktadır. Kanunun yürürlüğe girmesinin ardından çok sayıda firmanın uygulama için başvurduğu, hem tamamlanan proje sayısında, hem de kurulan Ar-Ge Merkezi sayısında önemli bir hızlanma olduğu görülüyor.

2002’de iki olan teknopark sayısı 37’ye çıktı. 1200’den fazla şirket, bu teknoparklarda faa- Yeni bir Fırsat: Teknopark İstanbul ve Güneş Enerjisi Sistemleri Yerli Üretimi Prof. Dr. Nilüfer EĞRİCAN liyet gösteriyor. Buralardan yapılan ihracatın 540 milyon doları bulduğu, 56 küresel şirketin Ar-Ge merkezi kurduğu, pek çok yabancı şirketin, yerli ortaklarla Türkiye’yi Ar-Ge üssü olarak kullanma eğiliminde bulunduğu yetkililerce açıklanmakta. Düşünülen alanlar telekomünikasyon, bilişim, ilaç, otomotiv olarak dile getiriliyor. Ancak özellikle güneşin bol olduğu Ortadoğu’daki komşu ülkelerimize ve bu ülkelerle olan yakın, sıcak ilişkilerimize bakacak olursak, Türkiye’nin “Güneş Enerjisi Sistemleri” üretimi için bir üs olması gerçekleşmeyecek bir hayal değil. Yabancı şirketler de bu gerçeği iyi görüyorlar. O halde güneş güç sistemleri, güneş enerjisi destekli ısıtma ve soğutma sistemleri komponentlerini ülkemizde üretmek için hızlı hareket etmeliyiz. Büyük Millet Meclisi’ne iki ay içinde getirilmesi planlanan Yenilenebilir Enerji Kanunu içinde, güneş enerjisi komponentlerinin yerli üretiminin teşviği konusunun eksiksiz yer almasını sağlamalıyız.

Sanayimizin büyük kısmını oluşturan KOBİ’ler de bu Ar-Ge olanaklarından yararlanıyor. Üç yıl boyunca Ar-Ge harcamalarının % 75’ini Sanayi ve Ticaret Bakanlığı karşılıyor. Ar-Ge birimlerinde geliştirilen ürünlerin üretim safhasında da desteklenmesi sağlanacak. Bununla ilgili yasa kısa zamanda çıkacak.

Ar-Ge faaliyetlerinin, hatta yeni çıkacak yasayla geliştirilen ürünlerin üretimlerinin (imkan dahilinde ve uygun olanların) de gerçekleşeceği teknoparklara bir yenisi eklenecek: 2011’de Sabiha Gökçen Uluslararası Hava Alanı bitişiğinde, 250 hektarlık alan üzerine kurulmakta olan 30 bin personelin çalışacağı Teknopark İstanbul.

Teknopark İstanbul, ulusal inovasyona ve ülkemizin kalkınmasına önemli bir katkı sağlayacak. Akademik ve bilimsel çalışmaların ticari değeri olan teknolojik ürünlere dönüşmesi ve yeni şirketlerin kurulması, mevcut şirketlerin büyümesi teşvik edilecek. Ulusal inovasyon sisteminin gelişimine, bilgi toplumuna dönüşüm sürecine ve ülkemizin uluslararası rekabet gücüne katkı sağlanması ve beyin göçüyle yurt dışına gitmiş nitelikli beyinlerin yeniden ülkemize kazandırılması, Teknopark İstanbul’un hedefleri arasında. İlk katılımlarını 2011 yılı içinde kabul etmeye başlayacak olan Teknopark İstanbul’un ileriye dönük hedeflerinin başında, 25 yıllık bir gelişme süresi sonunda yaklaşık 720 bin metrekare kapalı alanda, toplam 900’ün üzerinde firma ile 18 binden fazla uzman Ar-Ge ve nitelikli personelin çalışması yer alıyor. Bu süreç içinde ileri teknoloji alanında en az % 10’u üretime dayanan 10 milyar dolar değerinde yerel katkı yaratılması amaçlanıyor.

Teknopark İstanbul’da 5 bin metrekarelik bir kuluçka merkezi hayata geçirilecek. KOBİ ve girişimci adayları için çekirdek ve girişim sermayesi fonu kurulacak. Nitelikli öğrencilere staj imkanı için ortak burs programı gerçekleştirilecek.

Teknopark İstanbul, Ar-Ge sürecinde geliştirilen ürünlerin ulusal ve uluslararası pazarlara ticari ürünler olarak sunulduğu, bu alanlarda yabancı sermayenin ülkemize çekildiği uluslararası modern bir teknopark ve ticaret merkezi olacak.

Teknopark İstanbul’un Güneş Enerjisi Sistemlerinin, komponentlerinin geliştirilmesi, üretilmesi ve pazarlanması için bir fırsat olduğunun görülmesi ve değerlendirilmesi dileğiyle…