Tesisat Dergisi Sayı 183 – Mart 2011
Teknoloji transferi için doğrudan yabancı yatırım, ortak girişim, anahtar teslimi ithal sistem, lisans teknoloji işbirliği, kuruluş birleşmesi/ alımı gibi araçlar tanımlanabilir. Transfer koşullarına bağlı olarak tercih edilen bu değişik araçlar dış bilginin öğrenilmesi kadar, iç bilginin de yaratılmasına aracılık ederek firmanın teknolojik tabanını güçlendirir. Transfer edilen teknoloji aynı zamanda rakiplere de açık kaynak olduğundan rekabetçiliğin sürdürülebilirliği, firmanın rakiplere kolay taklit edilemeyecek “ayırt edici yetkinlikler” geliştirerek transfer edilen teknolojiyi öğrenmesini gerektirir.
Başta Kore, Japonya olmak üzere bazı ülkeler yakaladıkları teknolojik yetenek düzeyini firmaların “kopyacı taklit”ten “yaratıcı taklit”e geçişini kolaylaştıran süreçlere ve müdahelelere borçludur. Fen Bilimleri, matematik, fizik, kimya, biyolojideki birikimin doğrudan uygulanabilir ve ticari ürüne dönüştürülebilir hale gelmesi halinde teknolojik yetkinlikten bahsedilebilir. Bilimsel bilgilerin toparlanıp ticari bilgiye dönüşmesi gerekiyor ki bu da işin en zor olan kısmıdır.
Üniversitedeki, araştırma merkezlerindeki insanların yaptıkları çalışmaları dış dünyaya duyurma mekanizmalarının, yani profesyonel bir iletişim ağının olması gerekir. Bu şekilde üniversiteler veya araştırma kurumlarında üretilen bilgi pazarlanır, gerekirse satışı yapılır. Bu kurumlarda söz konusu iletişim ağını organize eden birime “Teknoloji Transfer Ofisi” adı verilir. ABD’de 4-5 üniversitede Teknoloji Transfer Ofisleri 1925’de kurulmaya başlanmıştır. 1945’te ABD’de Teknoloji Transfer Ofislerinin hızlı bir şekilde çalışması ve üniversitelerde yapılan çalışmaların kullanıcıya, yeni sanayiciye aktarımının daha da güçlendirilmesi için ek Ar-Ge kaynaklarına ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. Böylece ABD’nin TÜBİTAK’ına denk gelen National Science Foundation (NFS) kurulmuştur. 1980’lerde ABD’de çıkartılan yasa ile üniversitede üretilen ticari bilginin, sanayiciye satışından elde edilen gelirin ciddi bir miktarının üniversitedeki öğretim üyesine ya da çalışma grubuna verilmesi kararlaştırıldı. Böylece araştırmacılar, çalışmalarına daha fazla ağırlık verdiler.
ABD’de Teknoloji Transfer Ofislerinin yükselişi 1980’lerdeki bu yasayla yakından ilişkilidir. Bugün ABD’de hemen hemen tüm mühendislik, tıp ağırlıklı üniversitelerde teknoloji transfer ofisi bulunmaktadır. ABD dışında, Japonya, İngiltere, İtalya, Kore, Singapur, Çin gibi ülkelerde teknoloji transfer ofisleri 10-15 yıl öncesinden kurulmuştur. Ülkemizde ise, değişik üniversite ve platformlarda teknoloji transferi kavramı dile getirilse de, konunun ele alınması iki yıl öncesine dayanıyor. Bu görev Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) tarafından Yükseköğretim Kurulu’na (YÖK) verilmiştir. YÖK içinde kurulan bir komisyon, Türkiye’ye uygun bir Teknoloji Transfer Ofisi modeli üzerinde çalışmaktadır. Üniversitelerde Teknoloji Tansfer Ofislerinin kurulması ile ilgili yasal bir mevzuat hazırlanmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı nezdinde bu çalışmalar yürütülecek, Meclis’e gelecek ve kanunlaşacaktır. Teknoloji Transfer Ofislerinin kurulması üniversitelere bir atak yapabilmeleri için fırsat yaratacaktır. Üniversitelerde ticari fikirlerin geliştirilmesi, bu fikirlerin fikri mülkiyet kapsamında muhafaza edilip, kayıtlara girmesi, fikri mülkiyeti alınmış, araştırmacısının adına zimmetli bu çalışmaların dış dünyaya pazarlanması, pazarlanan bu ürünlerin talep olduğu takdirde direkt satışı ve lisanslama yoluyla aktarımı süreçlerini kapsayan teknoloji transferlerinin ülke ekonomisine katkısı şüphesiz çok yüksek olacaktır.
Ülkemizde teknoloji transferi çalışmalarının hızla tamamlanması ümidiyle…