Amasya: Tarihi, Kültürel Zenginlikleri ve Amasya Tamimi

Tesisat Dergisi Sayı 176 – Ağustos 2010

Sektörümüzün örnek, başarılı, lider temsilcilerinden ISISAN’ın kurucusu, İTÜ Makine Fakültesi 1972 mezunu Sayın Rüknettin Küçükçalı’nın ve sevgili Saime’nin biricik kızları, yine İTÜ Makine Fakültesi mezunu öğrencimiz Güneş ve sınıf arkadaşı Serkan’ın ikinci düğünleri (birincisi İstanbul’da Fransız bahçesinde idi) için Amasya’ya davet edildiğimde, şehrin tarihi ve kültürel dokusunu, zenginliğini inceleme fırsatı buldum. Ne kadar mutlu olduğumu kelimelerle ifade etmem mümkün değil.

Amasya’nın bilinen en eski tarihi M.Ö. 5500 yıl geriye gitmektedir. Günümüze kadar geçen 7500 yıllık tarihi ile çeşitli medeniyetlerin kuruluşuna, egemenliğine ve yıkılışına şahit olmuştur. Hititlerden başlayan ve bu süreç içerisinde en önemli medeniyetlerden Hitit, Pont, Roma, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlılar farklı bir yer alırlar.

Şehir merkezinde gündelik hayat ile iç içe yaşayan tarihi mekan ve eserler arasında Pont Dönemi Krallara ait Kaya Mezarları, Amasya’ya zenginlik ve asalet vermektedir. Osmanlı şehzadelerinin ilk eğitim ve valilik yaptıkları bu yerden, daha sonrada devletin başına “padişah” olarak geçmeleri ayrı bir değer taşır. Bunun için kent “Şehzadeler Şehri” olarak anılmaktadır. 12 Haziran 1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın Amasya’ya gelmesi ile başlayan milli mücadele hareketi, 22 Haziran 1919’da yayınlanan “Amasya Tamimi” ile zirveye çıkmıştır.

Kültürel zenginlikleri arasında efsanelere konu olan “Ferhat ile Şirin” bu topraklarda nefes almış, “Misket Elma” ile sevdalara sembol olunmuştur.

Amasya il merkezi ile ilçelerinde bulunan tarihi eser ve mekanlarla tarihin derinliklerinden günümüze kadar uzanan bir gizemli yolculuk her alanda kendisini göstermektedir. Abidevi yapılar ve doğal güzellikler birbirine kaynaşmıştır. Binlerce yıllık medeniyetlerin izleri, doğal afetler, depremler, yangınlar ve tahribatlara karşı en ilginç örneklerini insanlığın görücülüğüne sunmuştur.

Amasya (Harşena-Harşene) Kalesi: Şehrin savunmaya en uygun mevkii olan Harşena Dağı üzerinde kurulmuştur. Bu nedenle Harşena (Harşene) Kalesi ismiyle de bilinmektedir. Kalenin önemli tepe noktası ve bazı bölümleri sağlam kesme taşlarla, sur duvarları da moloz taşlarda yapılmıştır. Sekiz savunma kademesine sahiptir. Erken Tunç Çağı’ndan (M.Ö. 3200) itibaren diğer uygarlıklar tarafından da kullanılmıştır.

Şehzadeler Şehri: Amasya, Osmanlı zamanında öylesine önemsenmiş ki, yükseliş döneminde tahta geçen bütün padişahlar burada “Sancakbeyliği” (Valilik) yapmışlardır. II. Murat ve Yavuz Selim Amasya’da doğmuştur. Şehzadelerin ilk eğitim aldıkları ve devletin başına geçtikleri vakit Amasya’da valilik görevinde bulunmalarından dolayı “Şehzadeler Şehri” diye anılmıştır.

Osmanlı Tahtına geçen Amasya Valileri: Amasya’da valilik yapan şehzadelerin yıllara göre sıralaması şu şekildedir. 1386-1389 Şehzade Bayezid (Yıldırım Bayezid), 1389-1402 Şehzade Çelebi Mehmet, 1415-1421 Şehzade Murad (II. Murad), Şehzade Ahmet Çelebi, Şehzade Mehmet (Fatih), Şehzade Alaeddin, 1454-1484 Şehzade Bayezid (II. Bayezid), 1481-1511 Şehzade Ahmed, 1511-1512 Şehzade Murad, 1538-1552 Şehzade Mustafa, 1557-1558 Şehzade Bayezid, 1566 Şehzade Murad (III. Murad).

Amasya Evleri: Ahşap sivil mimarisi ile dikkat çeken Amasya Evleri, sokak dokusu şekliyle genellikle yan yana, sırt sırta ve bitişik nizam olarak yapılmıştır. Türk evlerinde görülen geleneksel yapı tarzı burada da tekrarlanmıştır. Bu itibarla konutlar haremlik ve selamlık olarak düzenlenmiştir. Evler daha çok bodrum üzerine tek ve iki katlı olarak yapılmıştır. Bunların yanında 1. ve 2. kat üzerine yapılmış “Şahnişirin”li evlere de rastlanır. Konutlar genellikle avlulu ve bahçelidir. Haremlik ve selamlık olarak düzenlenen evlerde bahçe ortada kalmaktadır. Özellikle Yalıboyu’nda Roma dönemi kalın sur duvarları üzerine yapılmış olan konutlarda, Yeşilırmak’a ve güney yönüne bakan evler, “Eliböğründe”lerle desteklenerek dışarıya taşırılmış böylece evlerin iç mekanlarında genişleme imkanı sağlanmıştır.

Aynalı Mağara: Şehir merkezine 3 km uzaklıktadır. Büyük kaya parçası oyulmak suretiyle yapılmıştır. Yerden 10-15 m yüksekliğe ulaşan ihtişamlı bir mağaradır. İşçilik son derece mükemmeldir. Mağaranın tamamı perdahlanmıştır ve içi çok renkli duvar resimleri ile bezelidir.

Cephesine güneş ışıklarının vurmasıyla parlaklık kazanması, mağaraya AYNALI isminin halk arasında verilmesine yol açmıştır.

Halifet Gazi Kümbeti: Danişmend Emiri Halifet Gazi adına 1146’da yaptırılmıştır. Sekizgen planlıdır. Kümbet içindeki mezar üzerinde Roma dönemine ait eros figürlü yüksek kabartmalı mermer lahit bulunmaktadır.

Bimarhane (Darüşşifa): İlhanlı döneminden günümüze ulaşan tek eserdir. İlhanlı Hükümdarı Sultan Mehmet Olcaytuğ ve hanımı Ilduz Hatun adına, Amber Bin Abdullah tarafından 1308-1309 yılında yaptırılmıştır. Avluda yer alan sütunlarda birbirinden farklı olan geometrik yaprak motifli sütun başlıkları kullanılmıştır.

Torumtay Türbesi: Amasya Valisi Seyfeddin Torumtay tarafından 1278 yılında, dikdörtgen planda iki katlı olarak kesme taştan yaptırılmıştır. Güney cephesi taş işçiliğinin en güzel örneklerini sergilemektedir.

Gökmedrese Camii: Selçuklu Dönemi eserlerindendir. 1266-1267 yıllarında Gıyaseddin II. Keyhüsrev zamanında Amasya valisi olan Şerafeddin Torumtay tarafından yaptırılmıştır. Bu itibarla Torumtay Camii olarak da bilinmektedir.

Caminin doğu duvarında bitişik olarak yaptırılan turkuaz rengi, mavi çini ve sırlı tuğlalardan dolayı “Gökmedrese” adını almıştır.

Büyük Kapıağa Medresesi: Sultan II. Beyazıt’ın Kapı Ağası Hüseyin Ağa tarafından 1488 yılında yaptırılmıştır. Ön Asya ve Selçuklu mezar anıtlarında görülen sekizgen plan şeması, fonksiyon itibariyle ilk defa bu medresede tatbik edilmiştir.

Gümüşlü Camii: Gümüşlüzade Taceddin Mahmut Çelebi tarafından 1326 yılında kesme taştan yaptırılmıştır. Kare plan şemasına sahip olan eser, ahşap kubbe ile örtülüdür.

Burmalı Minare: Selçuklu Emirlerinden Necmeddin Ferruh Bey tarafından yaptırıldığı bazı kaynaklarda zikredilmesine karşılık, yaptıranın kesin olarak kim olduğu belli değildir. Yapılış tarihi 1237-1247 tarihleri arasındadır. Muntazam dikdörtgen planda olan caminin kuzey batı köşesinde kesme taşlardan “burmalı” biçimde minaresi yükselmektedir. Kuzeydoğu köşesinde ise “Cumudar” adı ile anılan bir türbe bulunmaktadır.

Alçak Köprü: Roma Dönemi eserlerindendir. Esas köprü, bugün ırmak yatağının altında kalmıştır. Sadece köprü kemerlerinin üst kısımları su seviyesinin üstündedir. Köprünün su seviyesinin altında kalmasından dolayı halk arasında “Alçak Köprü” adı verilmiştir. 1855’te mevcut kemerlerin üzerine kesme taşlardan ikinci köprü bindirilmiştir.

Taşhan: 1758’de Amasya Mutasarrıfı Rahtıvan Mehmet Paşa tarafından Mimar Mehmet Kalfa’ya yaptırılmıştır. Bina, dikdörtgen planlı iki katlı ve 34 odalıdır. Beden duvarları kesme taş ve tuğladan örülmüş olup giriş kapısı üzerinde iki satırlık kitabesi vardır. Vaktiyle, şehir ticaretine büyük canlılık katmıştır.

Yörgüçpaşa Camii: II. Murad’ın vezirlerinden Yörgüç Paşa tarafından 1428 yılında yaptırılmıştır. Dış duvarları kesme taştandır. Giriş cephe kemerlerinde kırmızı ve beyaz mermerlerin birbirine geçmesi halinde kenetlenmiş olması yapıya cazip bir görünüş kazandırmıştır. Caminin doğu bölümündeki çatı üzerinde küçük ve ahşaptan yapılmış minaresi dikkat çekicidir.

Bayezidpaşa Camii: Kuş Köprü yanındadır. 1414’te Vezir Bayazid Paşa Amasya Sancak Beyi iken yaptırmıştır. Cami, kesme taştan ve ters T planlıdır. Son cemaat yerinin üzeri üçgen bingilerle sekizgen bir kaide üzerine oturan beş kubbeyle örtülüdür. Caminin mimarları Mimar Doğan ve Mimar Yakup’tur. Camiyi yapan ustalar Ebu Bekir İbn Muhammed ve Muallim Zeynüddin bin Zekeriya’dır. 1892’de onarılmıştır. Son cemaat mahallini çevreleyen mermer üzerindeki kufi yazı ile bezenmiş süslemeler, dikkat çekici özellikleri arasında yer alır.

Sultan Bayezid Camii: Amasya’da 26 yıl valilik yapan Şehzade Bayezid’in Osmanlı tahtına geçtikten sonra kendi adına yaptırmıştır. 1482’de başlanmış ve 1485’te tamamlanmıştır. Caminin mimarı, Mimar Şemseddin Ahmed’tir. O tarihlerde Amasya Valisi olan Şehzade Ahmed, inşaatı bizzat takip etmiştir.

Caminin üzeri iki büyük kubbe ile örtülüdür. İki köşesinden yükselen tek şerefeli iki minaresinden soldakinin gövdesi dikine yivli, sağdakinin ise zikzak kırmızı renkli taş (ters lale) dekorludur. Kubbe içi pencere kemerlerinin üzeri zengin kalem işleriyle süslüdür. Pencere kapakları ahşap oyma tekniği ile yapılmıştır. Mukarnaslı giriş kapısının üzerinde ve yanlarda olmak üzere, üç ayrı mermer panoda Hattat Ali Bin Mecid tarafından yazılan kitabe yer almaktadır

Amasya, tarihi ve kültürel zenginliklerinin yanı sıra, Cumhuriyetin kurulmasına kadar uzanan meşakkatli yola ilk katılan şehirdir. Amasya; Mustafa Kemal Paşa’nın Milli Mücadele’de halkın tam desteğini aldığı önemli bir yerdir. Mustafa Kemal Atatürk ve beraberindekiler bundan tam 91 yıl önce, tarih boyunca hür yaşamış millerimizin esarete zorlandığı, vatanın elinden alınmaya çalışıldığı bir dönemde, Milli Mücadeleyi başlatmak amacıyla 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. Samsun ve Havza’daki çalışmalarını bitirerek Amasyalıların yoğun daveti üzerine 12 Haziran 1919 tarihinde Amasya’ya geldi.

Mustafa Kemal Atatürk’ü Amasya’da karşılayan heyetin başında yer alan Müftü Hacı Hafız Tevfik Efendi; “Paşam! Bütün Amasya emrinizdedir. Gazanız mübarek olsun” diyerek Amasya halkının, Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Paşa’nın yanında yer aldıklarını kısa ve özlü bir şekilde ifade ediyordu. Amasya bu bakımdan Mustafa Kemal Paşa’nın Milli Mücadele’de halkın tam desteğini aldığı önemli bir yerdir.

12 Haziran’da geldiği Amasya’dan 26 Haziran 1919 sabahı ayrılan Mustafa Kemal Paşa, 21 Haziran’ı 22 Haziran’a bağlayan gece, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum belgesi olan, Amasya Tamimi’ni hazırlamıştır. Bu tamimle “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” inanç ve kararlılığı tüm dünyaya ilan edilmiş; milleti için yaşayan Mustafa Kemal Paşa’nın milletiyle kucaklaşması, milletiyle bütünleşmesi sağlanmıştır. Amasya, Çelebi Mehmed’le Osmanlı’yı nasıl tekrar canlandırmış, ayağa kaldırmışsa, Mustafa Kemal Paşa ile de kurtuluşa ve Türkiye Cumhuriyeti’ne giden yolu açmıştır. Amasya Tamimi ile ve milli istiklale dayanan milli hareket, haksızlığa karşı bir isyan parolası olarak belirmiştir. Amasya Tamimi, bir istiklal beyannamesidir ve Anadolu’da ihtilalin başladığını göstermektedir.

Bir ihtilal beyannamesi olan Amasya Tamimi’nde, ihtilalin sözü edilmediği gibi, İstanbul’daki Sultan idaresine karşı da açıkça bir hareket dile getirilmemiştir. Ancak inkılabın bir safhasını teşkil eden ihtilalin başlıca unsurları tamimde yerini almaktadır. Tamim bir heyet tarafından imzalanmış olup, yabancı işgaline karşı duyulan bütün milletin hissiyatına tercüman olmaktadır. Millet gereğine dayanarak alt üst olan düzenin parolası, milli iradeye dayanan milli hakimiyet prensibi ve gücüdür. “Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” sözü, zorla istiklali elde etmek yolunda milli bir kararın ifadesidir. Tamim, bütün bu nitelikleriyle bir ihtilalin önsözü ve bildirisidir. O günkü şartlar içinde Türk Milletinin “İstiklal Beyannamesi”ni açıklamış ve böylece Milli Mücadeleyi fiilen başlatmıştır.

Güneş ve Serkan’ın mutlu günlerinde onlarla birlikte olmak beni çok keyiflendirdi. Daha da ötesi Amasya’da bulunmak çok güzeldi. Yaşam boyu mutluluklar sevgili Güneş ve Serkan,
Örnek hareketlere devam Sevgili Amasyalılar…